Kent mobilyaları üzerine birden fazla yazı yazdığımı anımsıyorum. Hergün canlı, cansız nesne olarak onlardan yararlanırız; kimisi yenilenir, kimisi şekil değiştirir, kimisi kötü kullanımdan dolayı ekonomik ömrünü tamamlayamaz bir türlü…
Toplumun yararına sunulan bu hizmet araçlarının ‘’ mili servet’’ denilerek sahiplenilmesi görecelidir. Oysaki dilekçe hakkını bu durumlarda kullanmak gerekir; yapanın yanına kar kalmasın diye…
Bir de kamera desteği varki başlı başına tam bir kanıt ve zabıt niteliğindedir. Dilekçe yazarken…
Şöyle kentimizi gezelim bu mobilyaların yaşamımızı nasıl biçimlendireceğini gözden geçirelim…
Otobüs durakları, kanepeler, banklar, çöp kutuları, konteynerler, ahşap ve metal parmaklılklar; ilan ve reklam panoları, çeşmeler, tuvaletler, bankamatikler, bariyerler, park ve bahçeler ile içindeki oyun alanları; Ağaçlar, çiçekler, asmalar, saksılar; cami avlusundaki güvercinler say sayabildiğin kadarıyla…
Kentin belleğini oluşturan sokak ismi levhaları ise kanımca kimliğimiz ve varsıllığımız simgeler; korunmaları önceliklidir. Bu sokak ismi levhasına bir vatandaş tebelleş olmuş; ortalık bir yerde kanırtma, çevirme uzmanı olarak çok saygın bir değerimize takıntısını gösteriyor maalesef son zamanlarda…
‘’Merdi kıptı secaat arz ederken sirkatin söyler’’ deyişine paralel bu hareketin sahibini enselemek an meselesidir ancak umursamazlık bu kötü insanlara cesaret veriyor.
Kent mobilyalarına zarar vermek, şeklini değiştirmek, kullanımını engellemek kınanacak bir tavır ötesindedir. Toplumsal bilinç ve duyarlılık göstermek zorunludur.Çünkü Kentler insanlar içindir ve sahiplerini anlatırlar bilmem anlatabildim mi?