Onbir ayın sultanı ramazan ile ilgili olarak tarihi Safranbolu’muzda gelenekleri yaşatma çabasında bulunan değerli Belediye Başkanımız Sn Necdet Aksoy’ a dün Türkiye Gazetesinde yayınlanan yazıyı anımsattıktan sonra bir öneride bulunmak istiyorum.
Hatice Sultan'dan... Teravih şerbeti için vakıf
Tam anlamıyla bir vakıf medeniyeti olan Osmanlı Devleti'nde binlerce vakıf kurulmuştur.
Bunlar arasında çok sıra dışı vakıflar da vardı. Bu ecdat vakıfları arasında; kışın aç kalan kuşların beslenmesi, bayram günlerinde şehir ve kasabalarda top atılarak çocukların sevindirilmesi, et fiyatlarının kış aylarında yükselmemesini sağlayacak tedbirlerin alınması, hasta ve garip göçmen leyleklerin bakım ve tedavi edilmesi, çalışan kadınlara sütanne bulunması, cami ve türbe duvarlarındaki ot ve yosunların temizlenmesi, ramazan-ı şeriflerde camilerde hurma, zeytin gibi iftariyeliklerin dağıtılması, köy ihtiyarlarına elbise temin edilmesi, hamalların sırtlarındaki yükleri, üzerine koyup dinlendikten sonra kimsenin yardımına muhtaç olmaksızın sırtlanabilmeleri için mola taşları dikilmesi, yüksek dağ ve geçitlerde kar ve tipiden korunmak için sığınak yapılması, sıcaktan bunalanlar için gölgelik yapılması ve icap eden yerlere su küplerinin konulması gibi çok enteresan vakıflar kurulmuştu.
Sultan Dördüncü Mehmedin annesi Hatice Terhan Valide Sultan da, Yeni Cami'ye teravih namazına gelenlere şerbet dağıtılması için bir vakıf kurmuştur. Ve bu iş için her sene yirmi bin akçe tahsis etmiştir. Turhan Hatice Sultan'ın, “Bu vakfiye şartlarını her kim değiştirirse günahı onların üzerine olsun. Allah, duyuran ve bilendir” diye başlayan bu vakfiyesinde şu cümleler dikkat çekiyordu: “Ramazanlarda, teravih namazından sonra, caminin üç kapısında Atina balından yapılmış şerbet dağıtılsın. Eğer Ramazan yaza rastlarsa şerbete kar konsun. Her sene şerbet için 3000 okka Atina balı alınsın ve her kapı için her gece 33 okkalık baldan şerbet yapılarak ikişer şerbetçi tarafından cemaate dağıtılsın.”
Gerçekten Safranbolu’da benzer uygulamalara vakfiyelerde ve fiziki düzenlemelerde rastlanılmaktadır.
Örneğin Safranbolulu ünlü sadrazam mekânı cennet İzzet Mehmet Paşa nın (1743-1812) yaz ayına rastlayan ramazanlarda cemaate şerbet verildiğine ilişkin bir uygulamasının tanığı olan şerbet güğümü ve maşrapaları bulunmaktadır. Üstüne üstlük soğuk şerbet içinde gerekli karların kar kuyusundan sağlandığı bilinmektedir. Nitekim çocukluğumuzda buzdolabının yaygın olmadığı dönemlerde Danaköydeki kar kuyularından gelen karla dondurma yapılır; Şerbetlere de katılırdı. Şerbetçinin alet ve edevatı, çalışma düzeni çok ilginçti. Hey gidi günler, eski ramazanlar…
Bu bağlamda Safranbolu Osmanlının parmak izi olarak tanımlanırken bu izinde silinmemesi için yapabileceğimiz bir ikram şekli vardır. Şerbet dağıtmak gibi…
Günümüzde aşağı çarşıda İzzet Mehmet Paşanın şerbet dağıtımının yapıldığı mekânı hala vardır ama işlevi başkadır. Sayın Başkanım gereğini görüşelim gelenekleri yaşatalım…