Günün, "Burası Karabük’üne", Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun çok önemsediğim bir sözü ile başlayacağım. “Kin tutmak bize yakışmaz, kardeşçe yaşayacağız. Kol kola, omuz omuza mücadele edeceğiz. Açlığa yoksulluğa karşı demokrasi çıtasını yükseltmek için çalışacağız.”
Dünya!’nın en güzel özelliklerinden biri güler yüzlü olmaktır. Çoğu politikacıda bu özellik var. Gülen bir yüzün, gülen gözlerin açamayacağı kapı yoktur. Böylesi karambollerin yaşandığı bir zamanda politika yapmak, politika nedeniyle halka yarar sağlayacağına, inandığını yüksek sesle ifade etmek… Lakin anlayışlı ve kibar bir dille… kendisine yöneltilen en sert sözlere bile sinirlenmeden cevaplar verebilmek.
Ülkeyi yöneten çoğu siyasilerin bir çoğu kavgadan beslenip nefret politikası izlerken, parolası sevgi ve barış olan, bu tavrıyla çevresinde sempati çemberi oluşturan politikacılar, dertlerini dinlediği, yığınla işsiz, aşsız, ömrünü hayal kurmakla geçiren insanlara, sizin dertlerinize de çare bulacağız diyerek inandırıcı örnekler sunan, değişik bir siyasetçi profili çizmeye özen gösteriyor. Size ulaşanlara gül atmaya çalışıyorsunuz. Onlara nezaketle gülümseyerek hayırlı olsun diyebilenleri zor buluyorsunuz. Bizim politikacılarda yani Karabük ilinde siyaset yapanlarda iyice bunalmış. İpleri neredeyse koparmış, freni patlamış hafriyat kamyonu gibi bir o yana bir bu yana savruluyor. Düzensiz ve desteksiz atıyorlar. At atabildiğin kadar. Patlat martini dağlar inlesin varya aynen öyle. Herkes ortalığı inletiyor. Dinleyen herkese “vay canına! Siz neymişsiniz meğer!” dedirtiyorlar.
Seçimler demokrasinin işlerliğini yitirmediği ülkelerde demokrasi sözlerini andığı ama bizim ülkedeki şölen ya da toplumsal mutluluk göstermesi bile denemez. İnsanlar freni patlamış kamyondan kaçar gibi kaçıyor sanki. Şehirde ya da kırsalda yaşayanların büyük çoğunluğu yaşanan ekonomik sıkıntılar yaşama güçlüklerine bir de seçim gerginlikleri eklenince vatandaş bırakın gülmeyi, tebessüm etmeyi bile unuttu. Unutkanlıklarımız gönlümüze büyük oranda gönül gözümüze büyük oranda, gönül gözümüzle birbirimizi görmemize bile sirayet etti. Memleketimizi ve milletimizi gönül gözümüzle görebilmeyi özletti. Ah bir görebilsek ne büyük ne zengin bir ülkenin bireyleri olduğumuzu anlayabilsek keşke. Yeni bir günde birlikte olabilmek dileklerimle.